24 Haziran 2012 Pazar

Yabancı


Bir sonbahar akşamıydı tanıdım onu. Tesadüflere inanmam aslında ben, ama sanırım burada durumu en uygun tanımlayan şey bu kelime. Hava ne ağırdı ne de yağmur yağıyordu bardaktan boşalırcasına. Sadece alışılagelmişin dışında sıcaktı. Bir parça da hüzün vardı o kadar.

Yürüyordum, o çıktı karşıma birden. Gözlerindeki o bakış içimdeki merakı kamçıladı. Kimdi bu kadın ve ne yaşamıştı. Gözleri derin bir kuyu gibiydi ruhunun derinlerine dalabilecek gibi hissetmeme rağmen sadece dışında oyalanıyordum. Yavaşça ilerlemeye başladı. Hiç adetim olmamasına rağmen bende takıldım peşine. Yürüyüşü bile bir farklıydı. O yürürken sanki ağaçlar,kuşlar çiçekler her şey onunla beraber yürüyordu. Nehrin boyunca o önde ben arkada devam ettik yürümeye o iskeleyi andıran köprüye gelene kadar. Arkasını dönüp bana baktı sonra. Gözlerinde tanıdık bir ifadeyle köprünün kenarına oturdu. Ben de yanına geçtim buyur beklemeden. Ben sessiz, o sessiz doğayı dinledik sadece. Uzun süre sustuk yan yana. O bozdu sessizliği önce:

-Buralara sadece gezmek için gelmezler pek.

-Ya ne için gelirler?

-Ya kaçmaya ya da aramaya gelirler. Ya sen ne için geldin?

-Bulmaya,dedim. Neyi aradığımı bilmeden yola çıkışlarımdan biriydi bu da. Biraz sessizlik belki içimde konuşan koronun seslerini bastırırdı da ben de gerçekten bulurdum kendimi.

-Aynı sebepten buradaymışız.

-Ne zamandır buradasın?

-Zamanın insanları kandırmak için bulunan bir kavram olduğunu düşünen biri için çok gereksiz bir soru oldu bu.

-Bulabildin mi peki aradığın şeyi?

-Buldum sayılır,dedi. Muzip ve silik bir gülümsemeyle baktı bana. Utandırdı bakışı. Aklımdan geçen her şeyi okuduğunu düşündüm o anda. Ne kadar zayıf olduğumu, elimde kalanların sadece korktuklarım olduğunu okumasından korktum. Beni anladığını iddia eden, bencilce kendi fikirlerini aşılamak isteyen insanlardan biri olmasından korktum o anda. O sessizlik uzadıkça kaçtıklarım geldi gözümün önüne. Bu sefer bırakmaya hiç niyetleri yoktu.

Nefes sesleri... Artıp azalan nefes sesleri. İnsanın huzursuz eden nefes sesleri. Kulağı tırmalayan nefes sesleri. Ben anımsadıkça gözlerimden süzülenler. Nefes seslerine eşlik eden kapı gıcırtısı. Yatağın gıcırtısı. Nefes sesleri. Sessizlik. İki adam, ikisi de yabancı. Girdiğim ev de yabancı. Yaşadığım yer yabancı. Tanıdığım adam yabancı. Bedeni yabancı. Ruhu yabancı.

Bu sefer yağmur yağıyor. Bardaktan boşalırcasına. Bana eşlik ediyor yağmur ya da ben ona. Gardiyanımı görüyorum o anda. Adına sevimli isimler takılan gardiyanımı. Beni kıskanan,kısıtlayan gardiyanımı. Muhtaçlığımı görüyorum. Kayboluyorum o anda.

Aylar sonra ağladım yanında. Bir yabancının yanında. Ben anımsarken olanları yanımda durup bakıyor bana. Huzur dolu bakışı, sımsıcak. Susuyordu yanımda sadece. Ellerimi tutarken susuyordu. Ben hatırladıkça, ben o yabancının yanında yüzleştikçe olanlarla, biz konuşmazken ruhlarımız anlıyordu birbirini.

Ayağa kalktı. Ben de ardından kalktım ayağa. Sildi gözyaşlarımı eliyle.

-Buldum,dedi. Buldum artık.Rüzgar esti. Karıştı nefesler. Saydamlaştı yabancı. Tek olduk.
Bir olduk. Sırtımı döndüm nehre. Bin asır yürüdüm neredeyse. İçimde huzur, gözlerimde ışıkla bin asır yürüdüm. Bitirmem gereken bir iş vardı. Bulmam gereken son nokta. Yormadı beni o yol. Her adım bedenime katıldı. Her adım ruhuma katıldı. Her adım bir adım daha güçlendirdi beni.

Vardım harabeme. Zamanında sarayım olan harabeme. Zamanında bana saray gibi görünen harabeme. Gıcırdadı kapı tekrardan. Bu sefer huzur doluydum. Ne içerideki küflenmiş ter kokusu canımı sıkıyordu ne de gardiyanımın çatık kaşları.İzin vermedim konuşmasına. Konuşursa uzardı. Konuşursa hak verirdim belki, cesaret edemezdim tekrardan. Uzanıyordu yatakta tek başına. Oturdum yanı başladım masalımı anlatmaya. O uyumaya devam ederken ben uyandım, dirildim, kendime geldim. O uyumaya devam ederken, dua ettim yanında ve çıktım sessizce. O karanlıkta uyumaya devam ederken ben karıştım aydınlığa.

2 yorum: